Selçuklular döneminde Nurettin Cacabey tarafından yaptırılan ve mimarının bilinmediği Cacabey Camii-Medresesi ve Vakfiyesinin sadeleştirilmiş hali ortaya çıktı.Kredi Yurtlar Kurumu Müdürü Faruk Şahin,
Selçuklular döneminde Nurettin Cacabey tarafından yaptırılan ve mimarının bilinmediği Cacabey Camii-Medresesi ve Vakfiyesinin sadeleştirilmiş hali ortaya çıktı.
Kredi Yurtlar Kurumu Müdürü Faruk Şahin, 2 aylık bir çalışmanın ardından sadeleştirilen vakfiye hakkında bilinmeyen bilgilere ulaştı. 13. Yüzyıl da Hicri 671 Miladi 1272 yılında Türbe-Medrese ve Camii olarak Kırşehir’de 15 yıl Emirlik yapmış Selçuklu devlet adamı Nurettin Cacabey tarafından yaptırılan ve Kırşehir’de yerli, yabancı turistlerin ilk uğrak yeri olan Cacabey Medresesi sadeleştirilmiş hali ile ortaya çıktı.
Kişinin kendine ait bir malın hayır işine belirli şartlar doğrultusunda verilmesinin karşılığı olan vakfiyeyi anlatan Şahin, Cacabey Vakfiyesinin sadeleştirilmiş halini 2 aylık bir çalışma sonrasında açıklığa kavuşturdu.
CACABEY VAKFİYESİNİN SADELEŞTİRİLMİŞ HALİ
''Övgü ve şükür sadece Allah’a aittir. Allah, güzel ahlak sahibi kullarını kıyamet gününe hazırlıklı olup başarılı olma yolunu sağlamıştır. Alimleri, Peygamberlerin vekili kılmıştır. Hakiki güller alimlerin bahçesinde yetişmiş ve onların sayesinde de gözlerden cehalet perdesini kaldırmıştır. Allah yüce peygamberleri de delillerinin nurları ile hidayet velisi olsun diye kullar arasından seçmiş ve onları da aralarına yerleştirmiştir. Peygamberler de (İslam) dininin büyümesini açık,kesin deliller ve şeriatın usulüne uygun kuralları delillerle tasdik ve tespit buyurmuşlardır. Kim ki onlara itaat ederse yüksek derecelere ulaşır. Kim de isyan edip günah işlerse en aşağı derecelere inmiştir. Yüce Mevla dilediği kimseleri peygamberin ikramlarından içmeyi nasip eder.''
CACABEY VAKFİYESİNİN YAPILIŞ AMACI
Cacabey’in dünya hayatına ait düşüncelerinin yer aldığı eserde vakfiyenin yapılış amacını şöyle açıklıyor:
“Dünya hayatı kalıcı değil geçicidir. Allah insanı alçaltır ve yüceltir. Yargılar sonra affeder.
İnsanın başına gelen her şey kendi yaşantısı ve yaptıklarından dolayıdır. Bu da insanın yaşamının kötülüklerindendir. Yine insan seraba dalan biri gibi boş ümitler peşinde koşarsa, sonunda toprağa kavuşmaktan başka çaresi kalmaz.
Bela ve müsibetlerin başı, ölümün kendisidir. Ağaçları kurutur canlıları yok eder. Müsibetlerin sebepleri ayıpların ve kusurların etrafa yayılmasıdır. Akıllı kişi dünyanın zehirli,karışık tatlarına aldanmamış olandır. Başına bir sıkıntı,üzüntü gelince eziyetlerine katlanır. Zamanını Allah korkusu ile geçirip güzellik isteyerek bu yolda tam bir istek ve heyecanla çalışmış olandır.
Peygamber efendimizin vakfiyede yazılı hadisi şerifin kabulünce ve yine vakfiyede sayılı ayeti kerimelerin derin manalar ifade ettiği günde kendi rızası ile bu mal ve mülkleri vakfetti. Melik ve Sultanların amacı iyiliği yaymaktır. Vakfın amacı hakka yaklaşmak ve onun rızasını dileyerek ilim öğrenmek için yapılan okulun medresenin yaşatılmasıdır.”
CACABEY’İN BEDDUASI
Vakıf şartları ve kuruluş amacının değiştirilmesi üzerine çalışmalar yapan ve yapmak isteyen kişilere karşı beddua da bulunan Nurettin Cacabey, “Cenab-ı Hak ve Ahiret gününe iman eden bir kimseye bu vakfı değiştirmek ve şartlarından birini dahi değiştirmesi helal olmaz. Her kim vakfı veya şartlarından birini değiştirir veya değiştirmesine yardım eder şüphesiz Allah’ın gazabına uğramış olup gidilecek yerlerin en fenası olan cehennem ona mekan olur.
Allah’ın meleklerin ve bütün insanların laneti onun üzerine olsun. Zalimlere,özürlerinin mazeretlerinin fayda vermediği ve onlar için lanet ve kötü bir günde Allah onu hesaba çekip cezasını ağır ve çaresiz bıraksın. Cenab-ı Hakkın azabı ve cezası bunu yapanın üzerine olsun. Ve Allah onun ne farz ibadetini nede nafilesini ne orucunu ne namazını ne zekatını dene haccını kabul etmesin. Bütün bunları işittikten sonra her kim vakfı değiştirirse günahı ancak onu değiştirenedir” şeklinde beddua ediyor.
Valiliği ile bilinen meşhur Nurettin Cacabey, vakfın gelirlerini ise, Hasır zeytinyağı, mum, odun, kap kacak alındıktan sonra fazlasının dörtte biri vakfın evladına kalan kısmı ise medresedeki başöğretmene 200 dirhem, talebe ve medresedeki hatibe senede 480’er dirhem, medresedeki muarrife 460 dirhem vakfın türbesinde Kur’an okuyan hafızlardan her birine 18’er dirhem, medresenin yanındaki mescidin imamına senede bin dirhem yolculara yemek, ekmek için günlük 8 dirhem verilmesi ön şart olarak koşulurken vakfın gelirlerinin herhangi bir tarafa bağış yolu ile kaydırılmasının söz konusu olmadığını ifade ediyor.