Ülkelerin belirlediği ek vergi uygulamaları ile tüm Dünya’da tedarik zincirinin kırıldığı lojistik sektörü, Uzak Doğu pazarı yerine Türkiye’ye kaymaya başladı. Sektördeki maliyetlerin artması ile Türkiye’nin transit ülke konumun...
Ülkelerin belirlediği ek vergi uygulamaları ile tüm Dünya’da tedarik zincirinin kırıldığı lojistik sektörü, Uzak Doğu pazarı yerine Türkiye’ye kaymaya başladı. Sektördeki maliyetlerin artması ile Türkiye’nin transit ülke konumunu güçlendirmesi sektördeki firmalar için ciddi bir fırsat yarattı.
İSTANBUL (İGFA) - Pandemi ve sonrasında yaşanan köklü değişimler ile birlikte, özellikle deniz yolunda fiyatlar hiç olmadığı kadar yüksek bir noktaya geldi. Maliyetlere oranla talepte yaşanan artışla beraber şirketler satın alma operasyonlarını Türkiye’ye yönlendirdi.
TÜRKİYE TRANSİT BİR ÜLKE KONUMUNA GELİYOR
Yaşanan değişimler ile Türkiye için ciddi bir fırsat açıldığına dikkat çeken Doğruer Lojistik Yönetim Kurulu Üyesi Uğuray Doğruer, “Tüm bunlara ek olarak, Rusya-Ukrayna Savaşı da sektör anlamında ülkemizi olumlu olarak etkiledi. Şu an baktığımızda, lojistik depolarda ve gümrüklü depolarda yer bulmak neredeyse imkansız, fiyatlar da yaklaşık 3 katına çıkmış durumda. Avrupa’daki firmalar, Rusya’ya mal satmaya devam ediyorlar ama Türkiye’ye gönderip Türkiye’den transit olarak yapıyorlar. Aynı şekilde, Ukrayna ve Rusya mallarını Türkiye’deki depolarda transit olarak tutup buradan dünyaya satış yapıp pazarlıyor” diye konuştu.
Doğruer, “Çeşitli lojistik faaliyetleri bir araya getirmek ve özellikle de Çin’den bu yana demiryolu faaliyetlerini geliştirmek için çıkan Lojistik Master Planımız kapsamında, yaklaşık 110 Milyar dolarlık bir yatırım söz konusu. Bunun 82 Milyar Dolar civarına demiryoluna yapılacak ve Çin’den gelen demiryolu ile de ürünlerin buradan dağıtımı söz konusu olacak. Dolayısıyla bütün bu konjonktürel gelişmelere baktığımızda, Türkiye ciddi anlamda bir dağıtım üssü olma yolunda ilerliyor. Ayrıca, devlet yurt dışında depo kuran lojistik firmalarına yüzde 70’e kadar, 70 Milyon TL ile sınırlı destek sağlıyor. Sağlanan destekle firmalara, Çin’den Amerika’ya bir dağıtım ağı oluşturma imkanı sağlanıyor. Bütün bu gelişmelere baktığımızda, ben Türkiye’nin lojistik olarak gelişiminin kaçınılmaz olduğuna inanıyorum” dedi.
TALEP TÜRKİYE’YE KAYIYOR
Doğruer, “2040 yılında tamamlanması beklenen Çin’in Bir Kuşak Bir Yol Projesi’nde ülkemizin şu an ki önemini koruması için belirli yollar izlemesi gerekiyor. Ayrıca, Çin ürünlerine karşı alınan önlemler ile Çin bu ürünlerini Türkiye’de üretmek için yatırımlarını ülkemize kaydırmaya başladı. Ülke olarak, tamamen bu hattı canlandırmak ve cazip hale getirmek için adımlar atıyoruz. Bizim, Lojistik Master Planımız da tam olarak bu durumu karşılıyor. Türkiye’nin, bu noktada buradaki faaliyetleri yatırım teşvikleri ile daha cazip hale getirip lojistik sektörünü yeni yatırım yapmaya teşvik etmesi gerekiyor. Türkiye, mal ve ürünlerini en etkili, en hızlı, en ucuz şekilde satma şartlarını sağladığında lojistik hattı da Türkiye’ye kayacaktır. Dolayısıyla, biz doğru şartları doğru taşıma metotlarıyla bu hat üzerinden sağlarsak bu Çin’in üzerinden dünyaya dağılan ürünlerin büyük bir kısmının Türkiye’den geçmesine olanak sağlar. Ayrıca, Türkiye’ye kayan talebi fırsata çevirmek için Bakanlık tarafından teşviklerin yapılması da çok önemli. Ticaret Bakanlığı, Türkiye’de üretilmeyen bizim ithal ettiğimiz ürünlerin üretilmesi ile ilgili mikro teşvikler yapabilir” şeklinde konuştu.