Şirintepe’de “Ekolojik Park” anlamında “Ekopark” olarak tanımlanan bir alan var. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir yere “Ekolojik Park” denilmez.
Çünkü “Ekolojik Park” oluşumu için ilk şart alanda doğal yapının sürekli varlığıdır. Doğal yapı insan etkisi olmadan coğrafik konum, arazi yapısı, mikroklima ve toprak tipine bağlı olarak oluşmuş ortamda her canlının ekolojik bağlantılarını sürdürmesini ifade eder. Bu doğal yapı ortadan kalktığında ekolojik denge bozulur.
Bu doğal yapının insanların yaptığı işlemler ile bozulmaması için “Park” alanınında;
Bitkiler ve toprakta yaşayan hiçbir zararlıya (Böcek, mantar. virüs, bakteri vs) karşı mekanik ve kimyasal mücadele yapılmaz. Çünkü bunlar doğal beslenme zincirlerinin önemli unsurlarıdır.
Kimyasal gübre kullanılmaz,
Çiçek dikimi yapılmaz,
Ekolojik dengeyi bozmamak için hiçbir canlı ve cansız varlığın içinde bulunduğu durumu değiştirecek işlem uygulanmaz. (Örneğin yıkılan bir ağaç olduğu gibi bırakılır, yabani ot, düşen dal temizliği yapılmaz)
Ağaç dikimi yapılmaz (Doğal ortamındaki ağaç topluluğunun “Tabii tensil”, yani düşen tohumların çimlenmesiyle çoğalması esastır. Bu nedenle ağaç yoğunluğunun az olduğu yerleri gezinti güzergahından çıkarmak gibi tedbirler alınır).
Ekolojik parkları gezmeye gelenlerin, doğal veya yarı doğal malzeme ile yapılmış yolların dışında yürümelerine izin verilmez.*
Gelelim buradaki duruma; Yukarıda yazılanların hangisiyle uyum var? Burası 1970’li yılların başında yörede doğal olarak bulunmayan çam türleri ile üstelik sık aralık-mesafe ile ağaçlandırılmış bir alandır. Bu ağaçların büyük kısmı ortam şartlarına uyum gösteremediğinden gelişememiş, kurumuş ve devrilmiştir. Bu alanın doğallıkla en ufak ilgisi yoktur.
Doğal yapısını tamamen değiştirdiğiniz bir alana “Ekolojik Park” diyeceksiniz. Orasına-burasına bu yörede doğal olarak bulunmayan ağaç türlerini, üstelik gül fidanı diker gibi bir-iki metre ara ile dikeceksiniz, ve gölgeye hiç dayanamayan, üstelik bu yörede doğal olarak bulunmayan ağaç türü fidanlarını diğer ağaçların yeterli ışıktan mahrum bıraktığı yerlerde de yaşamaya zorlayacaksınız, bilmem ne kadar lamba oradaki bitkilerin ritmini bozacak, havuzlu kafeterya gibi tesisler yapacaksınız, sonra broşürler bastırıp vatandaşları “Ekolojik parkı! “ ziyarete çağıracaksınız.
Başka bir konu daha var; “Ekolojik Park” lar Milli Park kavramında olduğu gibi geniş bir alanı kapsar. Kazdağları, Ilgaz, Abant Milli Parkı gibi. Bu nedenle buraya, ekolojik yapısı uygun olsa bile ancak “Doğal Bahçe” veya “Ekolojik Bahçe” denilebilirdi. Yani kapladığı alanın küçüklüğü, doğal olmayan yapısı ve içindeki yapılaşma ile burası “Ekolojik Bahçe” de değildir. Herkesin bildiği park konumundadır.
Birilerine soruyorum; Burası “Ekolojik Park” ise örneğin Cumhuriyet Çocuk Parkının kapısına aynı tabeladan neden konulmuyor? Bunu engelleyen “Ekolojik” unsur nedir?
Başka bir şeyi de çok merak ediyorum; Buraya özel olarak okullarından getirilen minik öğrencilere öğretmenleri ne anlatıyor ?