Bazen başımıza asit yağıyor, haberimiz yok...
Şöyle hafiften yağan yağmurun altında kalmaktan sakınmadığınız zamanlar. Hani şu okul sıralarında okuduğumuz sülfirik asit gibi...
Bahçenizde, yaptırdığınız sundurmanın çinko kaplamasının üstünde zamanla oluşan delikleri de işte başımıza düşen bu asitli yağışlar yapıyor.
Peki…Asitli yağışlar nasıl oluşuyor?
En önemli nedeni havaya karışmış olan kükürtoksitler ile azotoksitler…
Ama önce şunu bilelim: Yağışlar, karbondioksitin soluduğumuz havadaki %0,032 oranına bağlı olarak zaten hafif asit yapıdadır.
Soluduğumuz havadaki kükürtoksitlerin büyük kısmı motorlu taşıt ve ısınma araçlarından, sülfirik asit üretiminden, termoelektrik santrallerden, metalurji ve plastik materyal çalışmalarından, kağıt endüstrisinden, doğalgazların kükürtten arındırılması ve atıkların yakılması işlemlerinden kaynaklanmaktadır.
Volkanların püskürtülerinde de kükürtdioksit ve kükürttrioksit bulunmaktadır.
Havadaki kükürtdioksitin okside olmasıyla kükürttrioksit de oluşuyor. Bunlar yağışla gelen su ile birleşince sırasıyla sülfit asit (H2SO3) ve sülfirik asit (H2SO4) meydana geliyor. Özellikle sabahın ve akşamın ilk saatleri, düşük hava sıcaklığı, yüksek nispi nem, ayrıca sis bunun için en uygun şartları yaratıyor.
Bir zamanlar bu asitlerin oluşması nedeniyle kentlerde çok sayıda insanın ölümüyle, tarihe geçen olaylar olmuştur. Londra'da Aralık 1952’de 10 gün içinde 4000 kişi ölmüştür. Çünkü havadaki kükürtdioksit ve bundan oluşan kükürttrioksit, sisi oluşturan su zerreleri ile birleşerek sülfirik asit ve sülfit asit içeren aerosoller yaratmış, insanlar bu havayı solumak zorunda kalmıştır.
Gelelim azotoksitlere….Bu gazlar, yıldırımlar, yangınlar, volkan püskürmeleri ve toprakta bulunan bazı bakterilerin aksiyonları sonucu havamıza karışmaktadır. Ama ortaya çıkışlarında önemli pay % 60 ile araç trafiğindedir. Azotoksitlerden azotdioksit yeterli rutubetin varlığı halinde birkaç gün içinde nitrik aside dönüşmektedir. Uçaklar da büyük miktarda azot oksitler salmaktadır.
Asitli yağışlarda kükürtoksitlerin payı 70, azotoksitlerin payı %30 kadardır. Ama en tehlikelisi kükürttrioksit nedeniyle oluşan sülfürik asitle meydana gelendir.
Asitli yağışların farkına 1800’lü yılların sonuna doğru varılmış ve 1872 yılında asitli yağışlarla ilgili ilk kitap yayınlanmıştır. İngiltere’de Manchester kentinin sularını ve havasını konu eden bu kitabın adı “Air and Rain : The beginning of chemical climatology = Hava ve Yağmur. Kimyasal iklim biliminin başlangıcı” dır. Bilim hayatında nerede olduğumuzu daha iyi anlamak için şu tarihe bir daha dikkatle bakar mısınız?
Asitlenmeyi ifade ederken pH değerine bakılır. Bu 7’den ne kadar küçük ise asitlik o kadar yüksek sayılır. Bazı endüstriyel zonlarda yağış suyu pH’ının 5-4 ve 3’e kadar düştüğü ve hatta bunun altına bile indiği görülmüştür . Öyle ki bir defasında, New Hampshire (ABD) yöresinde bir ormanda yağış suyundaki pH’ın 3(üç) düzeyinde olduğu belirlenmiştir. Görüldüğü gibi yağış sırasında asitlenme bu dereceye varabilmektedir.
Asitliğin en yüksek konsantrasyonlarına hafif yağışlarda rastlanmaktadır.
Artık denizler ve okyanuslar üzerinde olan yağışların asitliğinde de bir yükselme görülmektedir. Çünkü asitli yağışlara neden olan gazlar artmıştır ve çok uzaklara ulaşmaktadır.
Asitli yağışlar kentlerde insanların sağlığını olumsuz etkilediği gibi metallere, binaların yüzeyine ve anıtlara da zarar vermektedir. Örneğin Atina'daki Akropolis'te bu nedenle son 25 yılda oluşan zarar 25 asırda olan kadardır.
Yine söylüyorum..Başınıza asit yağıyor..Haberiniz yok….
Kaynak:
1:Anonim, 2009. ISPRA. Gestione e ecosistema delle aree verdi urbane: Analisi e proposte.
2:Mezzetti A., Bonaga G., De Santis A., ve Fortezza F., 1987.Inquinamento atmosferico e vegetazione.Edizione Agricole.Via Emilia Levante 31- Bologna