Saygıdeğer okuyucularım, bu yazımda tarımsal üretime dokunacağım.
. Son yarım yüzyılda, özellikle de zirai ilaçlı tarıma geçiş, tarım ilaçlarının reçeteye uymadan bilinçsiz ve fazla kullanılması sonucu hem topraklarımız hem biz insanlar, geri dönüşü olmayan, yeniçağ hastalıkları olarak adlandırılan çeşitli hastalıklarla baş etmeye çalışmakta olduğumuz, alanında uzman bilim adamları tarafından açıklanıyor.
Bu bilinçsiz kullanımların, kişisel ve milli hasılaya büyük ekonomik kayıplar ve insan gücü kaybına, sağlıksız nesillere sebep olmakta olduğu söylenmekte.
KTÜ Su ürünleri mühendisliği mezunu ve KOÜ ziraat teknikerliği mezunu olan, Kocaeli’nde yaşayan Eşme Tarımdan Hasan Bayrak bu konuda şöyle demektedir: ‘’Örneğin, insanların hastalandığında doktorların verdiği ilaçlar, günde bir adet kullanın dendiğinde siz 3 5 tane içerseniz zehirlenir, hatta can kaybınıza sebep olabilirsiniz. Zirai ilaçlarda bu şekildedir. Sorumlu satıcılar, yetkili ziraatçiler reçeteye bağlı satış yaptığı ve satın alanın da bu reçeteye bağlı kullanımda kaldığı sürece kullanılan zirai ilaçların toprağı ve bitkinin bu ilacı elemine edebileceğini’’ söyledi. ‘’İlaçsız üretimin çok zor olduğunu ancak imkansız olmadığından’’ bahsetti. ‘’Çeşitli organik ve doğal bitki ve toprak iyileştiricilerin gün geçtikçe daha fazla sorulduğunu, ancak maliyetlerinin fazla olduğu için çiftçinin buna yönelmesi, teşvikler olsa da ekonomik ve üretim anlamında çiftçi üzerinde baskı’’ oluşturmaktadır.
‘’Yerel tohumlara daha çok önem verilmesi gerektiği ve bu konuda Türkiye’den bir firmanın uluslararası bir çalışmayla ve sermayeyle yola çıktığını, İsrail ve Hollanda tohum piyasasıyla yarışabilecek düzeye gelmek üzere çalışmaların hızla ilerlediğini bu konuyu ileride bizimle paylaşacağını’’ söyledi. Bu sevindirici bir haberdi, ülkemiz ve ticaretimiz açısından.
ODTÜ kimya mühendisliği mezunu, Dinar’da yaşayan Mersinli Mustafa Koca’da: ‘’Önceleri bugün ki gibi mono kültüre dayalı bir bahçe yetiştirme kültürü yoktu. Bahçelerin etrafı da baskın kokulu dikenlerden oluşmuş çit niteliğinde dikenler ekiliydi. Evlerin avlularında oldukça yoğun meyve ağaçları mevcuttu. Evlerin yakınında bostanlık denen sebze bahçeleri vardı. Buralarda domates, biber, fasulye gibi bir evin ihtiyacı olan her tür sebze ekilirdi. Ekilen bu sebzelerin arasında fesleğen, reyhan, çıtlık gibi bitkiler muhakkak ekilirdi. Mantar hastalıkları için kül, yaprağı kesen danaburnu için kepekle zehir karıştırılarak topraktaki delikler kapatılırdı.
Her böceğin sevip sevmediği kokular vardır. Eğer bir alana domates ekerseniz etrafına muhakkak çalı olmalıdır. Bunu kaldırırsak rüzgar yaprakları eğerken, bu rüzgarla koku yüzlerce metre uzağa gider ve bu kokuyu seven ne kadar böcek varsa bunlar sizin bahçenizde belirir. Fesleğen gibi baskın kokulu bitkiler ekersek, uzaklara sevmedikleri bu koku gidecektir ve domatesin kokusunu alamayacaktır böcekler.
1970’li yıllarda Mersin’deki portakal bahçelerinin önündeki dikenler kesilmeye başlandı sonra ağaçlara zehir uygulanmaya başlandı. Önceleri yılda bir yapılan uygulamalar günümüze gelinceye kadar yılda 8, 10 defa yapılmaktadır. Bir kere diken çitleri kaldırarak portakalın kokusunu rüzgar, gideceği kadar uzaklara taşıdı, yapılan ilaçlamayla tüm yararlı böcekler yok edildi. Örneğin: Uğur böceği larvası yaprak bitiyle beslenirken, erişkin olanları bitkinin üzerindeki koşnil ve mantarı yerler. Doğal ortamlarda karşılaştığımız parlak böcekler genelde zehirlidir. Uğur böceği parlak renkli olduğu için düşmanları ondan uzak durur. Bir tehlikeyle karşılaştığında da rahatsız bir koku yayar ve düşmanını uzaklaştırır. Bir canlı için güzel olan bir koku, başka bir canlı için kötü koku olabilir.’’ Dedi.
Bu iki söylemden yola çıkarak, doğal ortam buna biz doğal denge ya da ekoloji de diyoruz. Toprak üzerinde barış var, her canlı kendi sınırını ve korunumunu kendisi sağlıyor. Buda var olan doğal dengenin devam ve çeşitliliğini paydaşlıkla devam ettiriyor.
Yeryüzünde yaklaşık 850 bin çeşit böcek bulunuyor ve bunlardan yalnızca bin kadarı insanlar için zararlı. Böcek çeşitliliği açısından ülkemiz dünyanın en zengin çeşitliliğine sahip ekosistemlerden birisidir.
Birkaç faydalı böceklerden ve bitkilerden örnekler vereceğim size. Kırmızı karıncalar; kabuk böceklerini temizler. Altın gözlü böcek; kırmızı örümcek ve yaprak biti gibi emicilerle beslenir. Avcı akarlar; kırmızı örümcek ve uyuzun en etkili düşmanlarıdır. Örümcekler; sinek, tırtıl gibi daha büyük zararlılarla beslenirler. Çiçek sinekleri; erginleri polenle beslenirken, tozlaşmaya faydası vardır. Larvaları kırmızı örümcek ve yaprak bitleriyle beslenirler. Peygamberdevesi; tırtıl, kelebek, çekirge, sinek, hatta küçük kuşları yerler. Entomopatojenler; zararlı böceklerin hastalanarak ölmesini sağlarlar. Aeoloptrips; çiçeklerin yumurtalarıyla beslenen tripsle beslenirler. Eğer meyve ağaçlarınız çiçek açıyor ancak meyve tutmuyorsa yumurtalıkları tripslerle yeniyor olabilir.
Doğanın kardeşliğini, zor günlerden geçtiğimiz bu günlerde, bize bahşedildiği bildirilen dünyada biz insanların da kardeşçe yaşamada, doğayı örnek teşkil etmesi ve güzel yarınlar temennisiyle yazıma son verirken…
Sağlıcakla ve Afiyette Kalınız!