Sayın Ekolojik Yaşam Gazetesi okurları; fırından taze çıkan bu ilk sayımızda size sıcak bir MERHABA ile yazıma başlamak istiyorum.
. Uzun süredir planlanan bu gazete için, düşünceler artık dile gelip yazıya dökülecek. Hiçbir şey yokken '' SÖZ '' vardı. Bu düsturdan yola çıkarsak, yaşadığımız dünya ile ilgili toplumun ve kendimin dertlerine, güzelliklerine samimi şekilde tercüman olmakta aktarıcı olmak istiyorum. Biraz da olsa farkındalık yaratma çabasında olacağım. Dünya, doğal yaşamı (ekosistemi) içerisin de varoluşunu sürdürürken, insan unsuru bu döngüye mucizevi şekilde dahil olmuştur. Nefis duygusu olan insan, yaratılışın ana unsuru hediyesi ile ödüllendirilmiş. Ona bahşedileni beğenmeyen şımarık bir çocuk gibi, binlerce, hatta onbinlerce yıldır özellikle de avcılıktan, göçebeliğe sonrasın da yerleşik düzene geçen, bu düzene tarım ve hayvancılık ile devam eden insan, Sanayi Devrimi ile beraber, tüketimin ve son yüz elli yıla hakim olmaya başlayan ekonomik yeni sistemin parçası, kölesi haline gelmiştir. Yaşamı, tüm unsurları ile kısır döngü içerisine sokmuştur. Kendisinden başka eko sistemin sayısız diğer üyelerini yok saymaya başlamış, nefsine yenilmiş ve uyuşturulmuş gibi yaşam çarkın da bir unsur olmuştur. Makinalaşmış demek aykırı olmasa gerek. Eskilerce Adem'e, makina demek hakaret gibi algılanmamalı. Sistemi kendi oluşturmuş ve kendisini de yutmuş olan bu büyük canavar çarklarını işletmektedir. Çoğunluğun inanışına göre Yaratan, Adem'i üstün özelliklerde yaratmış, vicdan vermiş, özgür irade vermiş. O ise bencilce bitkileri, hayvanları, dağları, suyu, havayı ve doğanın diğer tüm unsurlarını hunharca kullanmış ve büyüyerek de buna devam etmiş ve etmektedir. Dengesiz ve plansız tüketim ve nefis yoketme hapları (parasal güçlerin oluşturduğu unsurlar) insana ağır gelmiş. Yaşadığı evi farkında olmadan yıkmaya başlamıştır. Bozulan eko sistemin geri dönüşüne geç kalmak üzere olan dünya; zıtlıklar, karmaşalar, hırslar, savaşlar, kıtlıklar, açlık, zengin ve fakir arasında ki adaletsiz dağılım ile uğraşırken; bize hertürlü rengi ile selam veren güneşe, doğaya, huzur veren dağlara, ovalara, havaya, suya, hayvan dostlarımıza, sağlığımızı veren yiyeceklere duyarsız kalmış gibiyiz. Bunların yerine duyarsız, bananeci, kolaycı, emeksiz kazanıma yönelim gösteren insanlık; yukarıda da saydığım unsurların farkına varmaya başlamıştır. Koruma ve savunma çabasına girmiştir, talep etmiştir. Bu çabaların sonucunda çevre ile ilgilenen sivil toplum kuruluşları talebe arz ile cevap vermiştir. Ortak hayal olan, yaşanılası mümkün hayatlar arzulanılmaktadır. Çünkü, artık huzur, sağlık, doğal gıda, su, hava v.b. en önemli yaşam unsurları bozulmaya başlamıştır. Özellikle de elli li yıllardan sonra ekonomik sistemlerin baskınlığı ile tüketim çılgınlığı varolmuş, dünyanın sadece insana ait olduğu kanısı ağırlık kazandırılmış ve eko sistemin diğer tüm unsurları yok sayılmıştır. Bunlar yeterli midir? Tabiki hayır. Yeterli olsa idi yüzlerce ülkenin en üst düzey yetkililerinin katılımıyla yapılan iklim konferansları olur muydu? (Bu yıl Fransa'da gerçekleşti.) Biz de Kocaeli Ekolojik Yaşam Derneği olarak, yaşadığımız bölge olan Kocaeli özelinde dünya için neler yapabiliriz, nelerde farkındalık yaratabiliriz, çevrenin tüm unsurlarını nasıl daha etkin ve sürdürülebilir hale getirip, inavasyon ile uyanış sağlayabiliriz çabasındayız. Bu çabalarımız siz değerli okuyucularımızdan, umuyorum ki destek görür. Yaşanılası daha güzel bir dünya için; eskiden ne güzeldi, eskiden şunlar vardı hatıratları yerine var, olur umut ve ümidiyle.
.Bundan sonraki yayınlarda değişik konulara yer vereceğim. Eko-genetik, kozmetik, güzellik, yemek, kültür, sanat ve ülkemizin yetiştirdiği sanatçılar, siyasetçiler, iş duayenleriyle ekolojinin tüm unsurlarından parçalar içeren röportajlara yer vereceğim.
SEVGİ ve AFİYETTE kalınız.