Ülkemizde bazı konular herkes tarafından kolayca bilinir ve hemen tarifi yapılabilir. Mesela insanlarımıza Orman nedir? Diye sorsanız cevapları hazırdır;
“Orman ağaçların bir arada bulunduğu ağaç topluluğudur” veya “ağaçlık alan” gibi cevapları duyar gibi oluyorum. Kanunumuza sorarsanız 6831 sayılı Orman Kanunu 1. Maddesinde şöyle tarif eder ormanı: “Tabii olarak yetişen veya emekle yetiştirilen ağaç ve ağaççık toplulukları yerleriyle birlikte orman sayılır.” Acaba sorunun cevabı olarak yeterli midir bu tarifler. Bence değildir. Çünkü orman bu kadar basit tarifle anlatılamaz. Orman içinde bitkisi, hayvanı, mikroorganizması gibi canlı varlıkların yaşadığı kendine has iklimi, toprağı, topoğrafyası olan bir yerdir. Yani ormanda canlı ve cansız varlıkların karşılıklı ilişkileri ve etkileşimi vardır. Orman bir doğal sistem olarak kabul edilmektedir. Burada sistemden anladığımız bir bütün oluşturan ve bu bütünün çalışmasını birlikte sağlayan ögeler ve süreçler topluluğudur. Bu sistem Orman Ekosistemi olarak adlandırılır. Bence orman sözcüğü yerine orman ekosistemi ormanın gerçek anlamını ifade eden bir terimdir.
Bilindiği gibi dünyamızın %71 i denizlerle kaplıdır. Karaların alanı ise Antarktika hariç tutulursa ortalama 13 milyar hektardır. Söz konusu karalar üzerinde ormanlarla kaplı alan ise 2010 yılı verilerine göre yaklaşık 4,03 milyar hektar olup karalara oranı % 31 civarındadır. En fazla orman alanına sahip ülkeler Rusya, Brezilya, Kanada, Amerika Birleşik Devletleri ve Çin Halk Cumhuriyeti olup tüm dünya ormanlarının %53 üne sahiptirler. Dünya’ da kişi başına düşen orman alanı yaklaşık 0,6 hektar olup aşağı yukarı bir futbol sahasına eşittir. Burada düşündürücü olan durum tüm dünya’ da orman alanlarının giderek azalmasıdır. 1990-2010 arasındaki 20 yılda Dünya’da orman alanları 135 milyon ha azalmıştır. 2010 yılı verilerine göre dünya üzerindeki orman alanları üzerindeki servet ise 527 milyar m3 olarak hesaplanmıştır. Alanlarda meydana gelen azalmaya paralel olarak son yirmi yılda servette de 3 milyar m3 azalma olmuştur. Ülkemizde ise 2012 yılı Orman Genel Müdürlüğü verilerine göre orman alanımız 21,6 milyon ha dır. Diğer bir deyişle ülkemizin % 27,6 sı orman alanıdır. Bu ormanların yaklaşık yarısı verimli (11,5 milyon ha) ormanlarla kaplıdır. Ülkemizde orman alanları genel eğilimin aksine artmaktadır. Şöyle ki 1973 yılı verilerine göre orman alanımız 20,2 milyon ha iken 2012 yılında 21,6 milyon ha a çıkmıştır. Yani 39 senede 1,4 milyon ha artış olmuştur. Bu artışın en önemli nedeni köyden kente olan göçler ve ağaçlandırma faaliyetleridir. Türkiye’de kişi başına düşen orman alanı yaklaşık 0,29 ha olup dünya ortalamasının yarısına eşdeğerdir. Ülkemizde en yaygın olarak orman kuran ağaç türleri sırasıyla Kızılçam, Meşe, Karaçam, Kayın, Sarıçam, Göknar, Ardıç, Sedir ve ladindir. Mevcut ormanlarımızdaki servet ise 2012 yılı verilerine göre yaklaşık 1,495 milyar m3 tür. Bu servetten yıllık elde edilen cari artım miktarı ise yaklaşık 42,2 milyon m3 tür. Kocaeli ilimizde orman varlığı 2012 verilerine göre 144755 ha dır. Bu ormanlardan 2012 yılında, 213926 m3 yapacak, 274889 ster yakacak odun üretimi yapılmıştır.
Ormanların yararları konusuna gelince, insanoğlu dünyada var oluşundan bu yana ormanların nimetlerinden yararlanmıştır. Ormandan beslenmişler, ormanda yaşayan hayvanları ağaç dallarından yaptıkları silahlarla avlamışlar, ateşi bulduktan sonra ormandan elde ettiği odunu yakmışlar çeşitli yaprak ve liflerden faydalanarak giysi üretmişlerdir. Bu günün insanı ormandan nasıl yararlanmaktadır konusuna gelince satır başları halinde verirsek:
-Odun üretimi: 2014 yılında ormanlarımızdan OGM verilerine göre; 14,9 milyon m3 endüstriyel odun, 5,25 milyon ster yakacak odun üretilmiştir. Mukayese etmek gerekirse Türkiye ile aynı miktar ormana sahip Finlandiya’da yıllık 64,3 milyon m3 , yarımız kadar ormana sahip Almanya’da ise 60,8 milyon m3 odun üretimi yapılmaktadır.
-Odun Dışı Orman Ürünleri Üretimi: Ormanlarımızdan elde edilen odun dışı ürünlere örnek vermek gerekirse, reçine, kekik, fıstık çamı kozalağı, sığla yağı, keçiboynuzu, kestane, adaçayı, ıhlamur çiçeği ve yaprağı, laden, defneyaprağı, biberiye, kardelen soğanı, ısırgan otu sayılabilir. Yine ormanlarda doğal olarak yetişen bir çok bitki ve hayvan insanlar tarafından gıda olarak tüketilmektedir. Ayrıca orman alanlarından kum, kil vb. mineral madde ve maden üretimi de yapılmaktadır.
-Su Üretimi: Ülkemize yağışlarla düşen yıllık su miktarı 501 milyar m3 olup bunun kullanılabilir miktarı 110 milyar m3 kadardır. Ormanlar bu yağışın yüzeysel akışa geçerek suyun kaybını önlemede büyük önem taşırlar. Şiddetli yağışlarda yağış suyunu tepe çatısında depolar, ölü örtüsü ile damlanın darbe etkisini kırar ve suyu depolar, böylece yağışın toprağa infiltre (girmesini) olmasını ve kök ve yabani hayvanların topraktaki faaliyetleri sonucu oluşan boşlukların yardımı ile suyun perkolasyonunu (düşey yönde toprak içinde hareketini) kolaylaştırır ve suyun toprak içeresinde depolanmasını sağlar. Ormanlar düşen yağışın yüzeysel akışla kaybolup gitmesini önler.
-Erozyonu Önleme: Bilindiği gibi erozyon toprağın su, rüzgar ve buzulların etkisi ile bulunduğu yerden taşınmasına denir. Ülkemizde meydana gelen erozyonun %99 u su, %1 ise rüzgarın etkisi ile meydana gelmektedir. Türkiye arazisinin% 59 u orta ve üzeri eğim grupları içerisindedir. Eğimli arazide düşen yağışın darbe etkisi ve yüzeysel akışa geçişi ile erozyon şiddeti artmaktadır. Yapılan araştırmada %15 eğimli bir arazide farklı kullanım şekline göre, nadas arazisinden 6 778 ton/ha/yıl toprak taşınmışken, orman arazisinden hiç toprak taşınmamıştır.
-İklim Düzenleme, Karbon Bağlama ve Oksijen Üretimi: Ormanlar gölgeleriyle altındaki havanın sıcaklığını 5-8,50Ckadar düşürebilir.Kışın ise sıcaklığı 1,6-2,80C yükseltebilir. Orman ağaçları yaptıkları transpirasyonla hava neminin artmasına neden olur. Geniş tepe tacına sahip bir kayın ağacı bir günde 400 litre suyu atmosfere vererek çevresindeki havayı 50C serinletebilir. En az 100 ağaçtan oluşan orman parçası esen rüzgarın hızını yarı yarıya azaltabilir. Bilindiği üzere ormanlar yani klorofili olan yeşil bitkiler fotosentez yaparak atmosferden CO2, topraktan suyu alır yapraklarında güneş ışığı yardımıyla karbonhidrat ve oksijen üretirler. Diğer bir deyişle bitkiler havadaki karbonu odun haline dönüştürürler. 2012 yılı sonu itibariyle Türkiye ormanlarında tutulan karbon miktarı yaklaşık 1,6 milyar ton, ürettikleri oksijen ise 38,7 milyon ton olarak hesaplanmıştır.
-Biyolojik Çeşitlilik: Dünya üzerindeormanlar yaklaşık 5 milyon gelişmiş yapılı hayvan ve bitki türü barındırmaktadırlar. Bu rakam dünya üzerindeki canlı türlerinin %50 sini kapsamaktadır. Ülkemizde 37 bin civarında canlı türü teşhis edilmiştir.8 bin civarında bitki ve hayvan türümüz ise endemik (sadece ülkemizde bulunan) türlerimizdir.
-Rekreasyon ve Ekoturizm: Rekreasyon insanların boş zamanlarında yaptıkları faaliyetlerdir. Kent yaşamında bunalan insanların piknik yapması, bisiklete binmesi, doğa yürüyüşü yapması onların yaşam kalitelerinin artmasını sağlamaktadır. Ekoturizm ise doğaya zarar vermeden yapılan seyahatlerdir.Doğa yürüyüşleri, foto safari, rafting, kuş gözlemleri, bitki tanıma turlarları ve balık avcılığı bu kapsamda sayılabilecek faaliyetlerdir.
-Yenilenebilir Enerji Kaynağı: Özellikle son yıllarda fosil yakıtların artan kullanımı sonucu atmosfere verilen CO2 miktarındaki artış, sera etkisini tetiklemekte bunun sonucunda da küresel ısınma ve iklim değişikliğine neden olmaktadır. Fosil yakıtlar tükenebilir özelliğe sahiptir. Oysa ki odun gibi yenilenebilir yakıt kullanıldığında fosil yakıtların tüketimini de azaltmamız söz konusu olacaktır. Günümüzde bitkisel biyokütle üretiminde doğal ormanlardan ziyade ıslah edilmiş fidanlarla tesis edilmiş endüstriyel ağaçlandırmalardan faydalanmak söz konusudur. Özellikle Yeni Zelanda, Şili, Güney Afrika Cumhuriyeti gibi ülkeler bu konuda ileri gitmiş ülkelerdir. Türkiye’de de bu konuda önemli mesafeler alınmış olup İzmit Orman İşletmesi sınırları içerisinde Radiata çamı ve Sahil çamı ile tesis edilmiş güzel örnekler bulunmaktadır.
Yukarıda faydalarını kısaca anlatmaya çalıştığımız ormanların üzerinde, dünyanın herhangi bir köşesinde yapılan olumsuz müdahaleler tüm insanlığı ilgilendirmektedir. Küreselleşmenin getirdiği bilgi iletişimi insanların duyarsızlığının dünyamızı karşı karşıya bıraktığı tehlikelerin farkındalığını arttırmıştır. Bu durum bindiğimiz dalı kesmeye benzemektedir. İklim değişikliğine neden olan olaylar zinciri sonunda Birleşmiş Milletleri harekete geçirmiş ve İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 1992 yılında hazırlanmış ve 1994 te yürürlüğe girmiştir. Bu sözleşmenin uygulamasını düzenleyen Kyoto Protokolü ise 1997 yılında hazırlanmıştır. Türkiye 26 Ağustos 2009 tarihinde resmen Kyoto Protokolüne taraf olmuştur. Artık biliyoruz ki ormanların varlığı tüm canlılar için mutlak gereklidir. Hayat ormanlar varsa var olacaktır.