İGF Dış İlişkiler Temsilcisi Mehmet Çetinkaya'ya konuşan Brüksel Milletvekili ve Meclis Başkan Vekili Hasan Koyuncu, Avrupa’yla ilgili hayaller kuran gençlere yönelik değerlendirmelerde bulunurken, “Her şey dışarıdan gözüktüğü gib...
İGF Dış İlişkiler Temsilcisi Mehmet Çetinkaya'ya konuşan Brüksel Milletvekili ve Meclis Başkan Vekili Hasan Koyuncu, Avrupa’yla ilgili hayaller kuran gençlere yönelik değerlendirmelerde bulunurken, “Her şey dışarıdan gözüktüğü gibi tozpembe değil” dedi.
Mehmet ÇETİNKAYA/BURSA İNTERNET GAZETESİ (BURSA İGFA)
-Sizi tanıyabilir miyiz?
Hasan Koyuncu, 41 yaşında iki çocuk babasıyım. 2012’den itibaren aktif olarak siyasette rol alıyorum. 2012 yılında ilk defa meclis üyesi seçildim. O zaman ilk aday olduğumda gençler arasında Brüksel’de en fazla oyu ben almıştım. Akabinde de 2014 yılında parti beni genel seçimlere aday gösterdi. Orada da 4 bin 400 oyla ilk defa milletvekili seçildim. O zaman da yine Brüksel'de gençler arasında genel seçimlerde en fazla oy alan siyasetçi oldum.
-Genel seçimlerdeki başarınızı neye borçlusunuz?
Halkla iç içe ve insanlarla diyalog halinde olmak, ondan sonra vatandaşa hizmet etmek. Yani bu benim karşılığını da bir dönem sonra nasıl çocuklar okulda ödevlerini yaparlar ve yılsonunda öğretmen diplomalarını verir, bizimki de böyle. Seçimlerde vatandaşın ayağına gidiyoruz. Vatandaşlar bize diplomamızı veriyor. Akabinde 2018 yılında belediye seçimlerinde tekrar aday oldum. Bu kez de belediye başkanından sonra en fazla oyu ben aldım belediyede. Tabi ardından parti, genel seçimler için beni aday gösterdi. Genel seçimlerde bu kez 6 bin 310 oy aldım. Yine vatandaşla iç içe vatandaşa hizmet. Vatandaş bize diplomamızı verdi. 6 bin 310 oy yapınca da parti beni meclis başkan vekili yaptı.
Şimdi de çalışmalarım devam ediyor. Şu anki gündemde kurban konusu gündemdeydi. Geçen hafta oylama oldu. Sağ partiler ırkçı partisine dahi teklif yaptılar ’Hayvanı şoklamanız gerek’ yönünde. Flaman Bölgesi ve Valon Bölgesi kurban kesimini yasaklamıştı.
Biz de Sosyalist Partisi’ndeki arkadaşlarımızla beraber mücadele verdik. Bu konuya ‘dur’ dedik. Partideki 16 arkadaşımızla istişare yaptık. Onlar da bizlerle beraber duruş sergilediler. Niye duruş sergilediler? Çünkü bizim çizgimiz din özgürlüğü. Hem Belçika hem de Avrupa Birliği’nin Anayasası’nda insanlar dinlerini özgürce yaşayabilmeleri ibaresi vardır.
Hatta Müslümanların temsil kurumu ve Yahudilerin kendi temsil kurumu dahi bu işin içinde tabi. Bu işin içinde onlar da onları Meclis’e çağırdık. Onları Meclis’te dinledik, onlar duruşlarını sergilediler. Karşı tarafta olanlar da duruşlarını sergiler. Akabinde de oylamaya geçtik. Oylamada Müslümanların ve din özgürlüğünü savunanların Yahudilerin lehinde sonuçlandı. Yani böyle bir gündem vardı.
Onun yanında biliyorsunuz sizin Avrupa'nın genelinde de Covid-19’dan sonra bir enflasyon problemi var. Elektrik faturaları, gaz faturaları şu an vatandaşlara gelmeye başladı. Acayip zamlar söz konusu, tabi buna bir de Ukrayna savaşı dahil oldu. Brüksel’deki siyasetin son durumu sıcağı sıcağına bu. Kurban olayı çok önemli bir konuydu. Brüksel parlamentosundan çıkan bu karar da tahminen hem Avrupa'da hem de dünyada emsal olarak öne gelebilir.
-Rusya-Ukrayna savaşı Belçika’yı nasıl etkiledi?
Rusya-Ukrayna arasındaki savaş ekonomik olarak etkiledi. Mazotun ve benzinin fiyatı yükseldi. O bölgeden yağ geliyor, fırınlarda ekmek unla yapılıyor. Bizim bir arkadaş var unun paletini 400 Euro’ya satıyordu şimdi ise aynı paleti 800 Euro’ya satıyor. Ekmeğe, yağa, mazota her şeye zam gelmiş durumda. Belçika’da kağıt üzerinde yüzde 8.60 enflasyon var ama yüzde 20 civarında hissediliyor. Hayat pahalılığı var, kiralar yükseliyor, ekonomik olarak burada da sıkıntılar var. Hatta geçen hafta pazartesi günü burada büyük bir yürüyüş oldu. Alım gücünün yükselmesi için sendikalar grev yaptılar. Bizim arkadaşlarımızda greve katıldı. Burada alım gücünün asgari ücretin yükselmesini istiyorlar.
Hâlbuki burada maaşlar yıllardır enflasyona endeksi. Bu dünyanın her yerinde böyle değil. Bu durum Belçika’nın sosyal bir devlet olmasından kaynaklı tabii ki. Ne kadar maaşlar enflasyona endeksli olsa da yine insanlara hayat pahalılığı yansıyor. Dün 50 Euro’ya depoyu mazotla dolduruyordum şimdi 70 Euro’ya dolduruyorum. 20 Euro‘luk bir artış var. Akaryakıta, gıdaya ve kiralara zam gelmesi her şeyi etkiliyor. Dar gelirli insanlar var. Dolayısıyla her şeye yansıyan zammın maaşlara da yansıması gerek. Bu doğrultuda çalışmalar yapılıyor. Federal hükümet de kararlar aldı. Sosyalistlerin, teklifi elektrik faturaları yönünde oldu. Elektrik faturalarında 100 Euro’luk bir indirim yapıldı. Doğal gaz dışında mazotla ısınan evler var bu aileler için tek seferlik olmak üzere hükümet 225 Euro çek verecek. Ayriyeten de asgari ücrete yine zam geldi. Asgari ücret 1300-1400 Euro civarında şu anda. Sosyal yardım alanların destekleri yükseltilecek ve emekliler için de 2024 yılı için emekli maaşı 1500 Euro olacak. Hükümet ekonomik krizle mücadele etmeye çalışıyor. Vatandaşın yanında olmaya çalışıyor ancak bu kolay değil. Önce Covid ardından Ukrayna’daki savaş, Avrupa'yı ekonomik olarak sarstı gerçekten.
-İşsizlik durumu nasıl?
İşsizlik olanı Brüksel’de farklı, Volan bölgesinde farklı, Flaman bölgesine farklı ama Brüksel’de işsizlik daha fazla. Özellikle gençlerde işsizlik daha fazla.
-Türk gençlerin Avrupa hevesi ne durumda?
Tatile geldiğimiz zaman Türkiye bizim için cennet gibi ancak orada yaşayanların ne hissettiğini, ne zorluklar çektiğini bilemeyiz. Yani bir ay tatile gidiyoruz, memlekette kalıyoruz. 2 hafta sahile gidiyoruz geri geliyoruz ama insanlar orada ne yaşıyor bilemiyoruz. Avrupa’ya gelmek isteyen gençlere Avrupa'da her şey toz pembe değil.
Türkiye’de olduğu burada da üniversiteyi bitiren gençler. İş bulmakta zorlanıyorlar.
Burada hakikaten sıkıntılar var. Ben Türk gençlerinin ülkelerinde eğitimlerini tamamlayıp hayat mücadelelerini orada vermeleri gerektiğini düşünüyorum çünkü burada da hayat gerçekten zor.
-Türk göçünün 60’ncı yılını nasıl değerlendirirsiniz?
Almanya ile birlikte Belçika’nın da kapıları işçi alımıyla yurt dışına başlayan Türk göçünün 60. Yılı kutlanacak. Benim dedem 1965 yılında gelmiş. Bir cesaretle koyunlarını satarak önce İstanbul’a gelen dedem bavuluyla trene binip Belçika’ya geliyor. Dil yok veya herhangi bir bilgi birikimi yok. Buraya geliyorlar önce maden ocaklarında çalışıyorlar ardından inşaat sektöründe çalıştılar. Şimdi birinci nesil doğrusunu söylemek gerekirse bu işin cefasını çekmiş, şimdiki nesil ise sefasını sürüyor. Önceden bilek gücü gerekliydi ancak şimdi Avrupa'ya beyin gücü lazım. Onun için de buradaki gençlerin okuması lazım. Avrupa'da ve özellikle Belçika’da eğer okumuyorsanız bir yerlere gelmeniz çok zor.
Önceki nesilden günümüze baktığımızda o neslin torunlarından ciddi başarılar elde edenler var. Başarılı bir nesil hakikaten geliyor. Özellikle de yeni nesil daha da donanımlı ve birikimli bir şekilde geliyor. Tabii sıkıntılar yaşanıyor mu yaşanıyor. Eğitim konusunda o limiti geçen gençlerimiz de var. Biz onların destek eğitimlerine yönlendiriyoruz. Brüksel’de formasyon dediğimiz meslek eğitiminin alındığı bir kurum var. O kuruma giren gençlerin dörtte 3/4’ü iş sahibi oluyor. Brüksel’de aranan meslekler listesi var. O listeye göre bir mesleki eğitim aldığınız zaman yine bir işi sahibi olabiliyorsunuz. Bu doğrultuda gençlerle sohbet ettiğimizde bu konuları da dile getiriyoruz.
-Son olarak Türkiye’ye mesajınız nedir?
Öncelikle size teşekkür ediyorum bu konuyla ilgili duyarınız beni çok mutlu etti. Yani buradan okuyucularımıza, özellikle de gençlere mutlaka okuyun diyorum. Avrupa'da her şey dışarıdan gözüktüğü gibi tozpembe değil. Türkiye'de okuyun ve hayatla mücadele edin.